Recent Posts

27 Ekim 2015 Salı

KGBT || Ölümsüz Aşk - Burcu B. Filiz | Yorum ve Ön Okuma

Ünlü Aşk'ın yazarından,
Melis Saygın.
O bir kadın. O bir bodyguard. O bir... psişik!
Melis, uzun yıllardan sonra ilk saha görevini aldığında, başına geleceklerden de, vermesi gereken zor kararlardan da habersizdi. Görevi erkek kılığına girmesi, alkol kokan gece alemlerine dalması ve her türlü fuhus ve seks oyunlarının döndüğü bu yerde, kimliğini deşifre etmeden ipuçlarının izini sürmesi gerekiyordu.
Ta ki...
Toprak Arslan'la yeniden karşılaşana kadar!
Arslan Holding'in yakışıklı ve güçlü sahibi Toprak Arslan için hayat sadece işten ibarettir. Uzun yıllar önce ayrıldığı bodyguard'lık görevinden sonra kendisini ticarete vermiş ve aile şirketlerini ülkenin saylı şirketleri arasına sokmuştur. Fakat yeni bir yatırım için, bir gazinoya ortak olduğundaysa işler hiç beklemediği bir hal almaya başlar. Asla unutamadığı, asla kavuşamadığı kadın yeniden karşısındadır.!
Geçmiş, iki aşık için de geçmişte kalmayacaktır.
Büyülü bir dünyanın kapıları sizler için aralanıyor...
Merhabalar, sevilen bir yazarın kitabının turuyla daha karşınızdayız. Ünlü Aşk'tan sonra eminim herkes bu çifti çok merak etti benim gibi o zaman kitabımızdan azıcık bahsedip yoruma geçelim ne dersiniz?
İlk kitabı okuyanlar bilir kızımızın Toprak'a ne kadar aşık olduğunu. Tam bu kitapta çiftimiz hakkında bir sürü mutlu sahne okuyacağız derken yazar bize ters köşe yapmış söyleyeyim. Kitap ileri ki tarihten başlıyor yani Melis bize yaşanan olayları geçmişe dönüp anlatıyor.
Kitap konu olarak ilkiyle hiç ama hiç benzemiyor hatta bence alakası bile yok ki bu iyi bir şey yine aynı tarz bişey mi okuyacağız diye düşünmedim değil ama öyle olmadı. Kitabımız biraz daha doğaüstü olaylar barındırıyordu hatta bir yerden sonra tamamen kurgunun bunun üzerine olduğunu anlıyorsunuz. Ben değişik şeyler okumayı seviyorum o yüzden bu kısımları daha bir heyecanlı okudum sevdim.
Kitapta çok seveceğiniz ve nefret edeceğiniz karakter mevcut. Özellikle bir tanesi beni o kadar şaşırttı ki resmen şok oldum. Yazar bize başka bir izlenim verirken birden hop ters köşe yapıp beni şaşırtmayı başardı.
Bence kitap tamamen bir macera ve aksiyon kitabıydı.  Soruşturma sahnelerini ayrıca sevdim, kafam karışmadan kim kimmiş tek tek anlayabilmiş olmak beni çok sevindirdi. Yorucu terimler yoktu ve buda güzeldi.
Yan karaktere bayıldım ve eskileri görmek çok ama çok güzeldi.
Kara, bu kıza bay yıl dım tek kelimeyle onu okumak istiyorum ve Sergio adamım ya onu ilk kitapta o kadar çok sevmiştim ki yeniden görmek inanılmaz mutlu etti beni.
Ölümsüz Aşk sımsıcak ve duygusal ama bir o kadar da macera dolu bir hikaye. Benim tek yakındığım konu Melis ve Topark çiftini çok az birlikte okuduk bundan da ziyade Toprak'ı daha çok görmek istedim kitapta. Bu da karakter takıntım dan sanırım.
Yazarın kalemini seviyorum o yüzden kitaplarını da severek takip ediyorum. Yeni yayıneviyle de başarılar diliyorum kendisine ve bir kez daha Kara diyorum ve susuyorum :)
Ön okumaya da bir göz atın diyorum bence :)
Ön Okuma


25 Ekim 2015 Pazar

Okuma Etkinliği || Elif Yılmaz - Romantik Savaş | Bunları biliyor musunuz?

Merhaba, etkinliğimizin 3.gününde harika bir bunları biliyor musunuz? yazısı hazırladım. Ben çok keyif aldım umarım sizde okurken çok keyif alırsınız.

-Yazarımızın 19 yaşında, İngiliz Dili ve Edebiyatı 2. sınıf öğrencisi olduğunu,

-Çocukluğundan beri yazdığı her şeyi bir köşeye not aldığını ama yazmaya bir arkadaşının desteklemesiyle başladığını,

-5 yıl önce yazdığı hikayelerin fikir olarak güzel olsa da çok acemi olduğunu,

-Romantik oyunda ki Tina'yı da aynı arkadaşından esinlerenerek yazdığını,

-Kitabı yazarken Tina'nın ilginç hareketlerinde birine ihtiyaç duyduğunda ya da bölümün Tina'ya uygun olup olmadığından emin olamadığı zamanlarda bölümü hemen arkadaşına gönderip kontrol ettirdiğini,

-Romantik Oyun'un Facebook da ve Wattpad'de yayımlandığı ilk bölümünde Christophe'in Sienna'yla birlikte olduğunu,

-Hikayelerinde ona gerçekçe ve doğru gelmeyen şeyleri yazmamaya çalıştığını,

-En sevdiği kitabın Rainbow Rowell'in Eleanor and Park. En sevdiği filmin Dirty Dancing olduğunu,

-Her yazdığı kitap ve hikaye için ayrı bir defteri olduğunu,

-Hüzünlü olmasını istediği bir sahne onu göz yaşlarına boğmuyorsa silip baştan yazdığını,

-Karanlık Sırlar hikayesinde ki Taylor' aiık olduğunu ama Aşkın Kahramanı hikayesinde ki Baran'ın hayallerinde ki erkek olduğunu,

-Şuan 3. kitabının yanı sıra İngilizce bir kitap yazdığını,

-Üniversiteyi 3 yılda bitirmek için kendine işkence ettiğini, :)

-Bir blog sahibi olduğunu,

-Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turları ve Deniz Kızları ike Okuma Etkinliği gruplarının üyesi olduğunu,

biliyor muydunuz?

24 Ekim 2015 Cumartesi

Okuma Etkimliği || Elif Yılmaz - Romantik Savaş | Yorum


Birbirinden nefret eden iki insan aynı evde yaşayabilir mi?
 Liz Grayson'ın, ailesiyle İngiltere'ye taşınmayı reddedince, kendine yeni bir ev bulmaktan başka çaresi kalmamıştı. Buraya kadar her şey güzeldi. Esas felaket, bir gram bile sempati beslemeyi reddettiği Christopher Gonzalez'le aynı evi tutmaya karar verdiğinde başlamıştı. 
Onlar artık ev arkadaşıydı!
 Peki, Chris uslanmaz bir çapkınken, umutsuz bir romantik olan Liz ona katlanabilecek miydi? İşte bu konu, tartışmaya açıktı. Romantizm yeteneklerini gösterme sırası şimdi Liz'deydi. 
Savaş başlasın… Ateş! 
"Ben kaybedeceğimi bile bile cepheye yürüyordum. Silahlarım onunkiler kadar iyi değildi. Savaşa 1-0 yenik başlamış olmanın zayıflığı ve yorgunluğu içindeydim; ama bunların hiçbirini bilmiyordum. Keşke birileri beni uyarmış olsaydı."
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 384
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Postiga
Herkese merhaba, yeni bir etkinlik ve yeni bir yorum ile karşınızdayım. 
İlk kitabı okuyanlar bilir, çiftimizin arasında ki ilişki bir iddia ile başlamış ve mutlu sona ulaşmıştı. Romantik Savaş'ta da işte her şey yine bir iddia ile başlıyor. Ama bence olaylar bu sefer daha bir karmaşık ve daha bir heyecanlı.

"Sonuçta aşkta ve savaşta her şey mübahtı ve biz her ikisi için de mübah olan her şeyi yapacaktık.
Bizim savaşımız işte o gece başlamıştı."

Tina ve Steven'ın hikayelerini okurken çok eğlenmiştim ama itiraf ediyorum bence yeni çiftimiz onlardan çok daha iyiydi. Zaten Romantik Oyun'un sonunu okuduğumda aklımda kalan yeni çiftimiz olmuştu. Onlarında kesinlikle hikayesi olmalı diye düşünürken yazar bizi merakta bırakmadı.
Liz ve Christopher'ın hikayesi daha olgun ve daha akıcıydı bence. Özelikle üniversite yıllarında olmaları da kitaba daha bir çekicilik katmış diye düşünüyorum.

Çiftimizin bitmek bilmez kavgaları birbirlerine laf sokmaları inanılmaz eğlenceliydi. Fazla abartılmaması da en çok sevdiğim kısımlardan biri oldu.

"Sonsuza kadar var olacaktık.Sonsuza kadar öfke dolu olacaktık. Yorucu bir süreç olacaktı bu; ama biz yinede sonsuza kadar savaşacaktık."

Çiftimiz aynı evde yaşıyor. bu sebepten ne kadar fazla bir arada olduklarını siz düşünün artık. Birbirleriyle savaş halinde olan iki insanı aynı eve kapatırsanız neler olacağını tahmin etmeye çalışmayın bile diyorum. Nitekim ki en sonunda da saçma bir iddia çıkıyor meydana.

Chris Liz'i fena halde kışkırtır ve en sonunda en çok randevuya çıkan iddiası meydana çıkar. Buraya kadar eğlenceli şeyler okuyoruz ama Liz'in Chris'e olan duygularını anladıktan sonra ki kısımlar biraz daha duygusal ve ben o kısımları çok sevdim.

Yan karakterlerde çok güzeldi bence. Sevdiklerim de vardı sinir olduklarımda tabii.
Tina ve Steven'ı görmek ve onlar içinde bir son yazılması benim çok hoşuma gitti. Yazar çok doğru bir karar vererek hikayeyi havada bırakmamayı başarmış bence.

"Biz büyük küçük tüm savaşları kazandık Liz, Ve hala galibiyetimizi kutluyoruz"

Ben kitabı sevdim hatta ittraf ediyorum ilkinden birazcık daha fazla sevmiş olabilirim. Eğlenceli ve romantik bir şeyler okumak istiyorsanız bence hiç kaçırmayın diyorum. He söylemeden geçemeyeceğim iki kitabın kapak uyumuna tek kelimeyle bayıldım. Harika olmuş.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Aşk Büyüsü



Evet an itibarıyla Aşk Büyüsü bitti. Farkındayım baya geç bitirdim lakin başımda bir kpss belası var, hiçbir şeye vakit bulamıyorum. Ama azmettim başardım. Aslında Baran ve Ela'nın hikayesini kitap olmadan önce de okumuştum ama kitap olarak elime alıp okumak daha bi güzel daha bi gerçekti. Karakterler sanki ete kemiğe büründü. Açıkçası ben dünyada bir Baran'ın var olduğuna inanıyorum. Çünkü fazlasıyla gerçek bir karakter. Okuyunca siz de bana hak vereceksiniz. Pek Ela'dan bahsetmedim sanırım kıskanıyorum, Baran'ı biraz fazla sahiplendiğimden olsa gerek :) Ama hakkını yemeyelim esas kızımız da oldukça kendine güvenen, dişli bir kadın (kitaplarda arayıp da bulamadığımız). Kitabın kapağını açar açmaz bir atraksiyon bekliyor bizi, Ela ile beraber acı bir gerçekle yüzleşiyoruz ve çok tatlı bir aşka yelken açıyoruz. E bu aşkın büyük bir aşk olması için bize ne lazım. Çiftimizin birbiriyle anlaşamaması lazım ki aşkla beraber tutku da gelsin.

"İyi! Bundan sonra umarım daha dikkatli olursunuz. Tanımadığınız adamların kucağına düşmek pek de hoş bir hareket değil küçük hanım."

"Her seferinde en az on kelime ile kurduğum cümlenin içinde dokuzu hakaret içerikli olmasına rağmen içindeki tek iltifat kelimesini üstünüze alınmanız ve bundan bu denli mutlu olmanız da o egonun ürünü mü?"

Bunlar en sevdiğim alıntılar, paylaşmasam çatlardım. Ela, Baran'dan kurtulduğunu düşünür fakat kaderin onlara ufak bir oyunu vardır. Aslında Ela ve Baran evlilik arefesinde olan Kemal ve Didem'in en yakın arkadaşlarıdır. Yani birbirlerinden kurtulmaları olanaksız. Bu arada Didem karakterine bayılacaksınız benden söylemesi. Ayrıca Kemal ve Didem'in de hikayesini okumak için sabırsızlanıyorum.

"Kemal'in arkadaşı Baran geldi aklıma, adamın elinden geçirmediği bir ben varım bir de sen varsın herhalde. Neyse, isminden hiç haz etmedim iyi ki daha ileri gitmemişsiniz."

Didem yanıldığını çok yakın bir zamanda anlayacak tabi. Kaderin cilvesine bakın ki çiftimiz bir kez daha karşılaşıyor ve bu sefer Baran istediğini alana kadar uğraşmaya hazır.

"Söylesene güzelim, sen bana ne yapıyorsun? Eğer bu yaşadıklarımı benden çekip alabilecek gücün varsa yemin ederim seni rahat
bırakırım."

Evet Baran çoktan abayı yakmış. Peki Ela bu kadar kolay teslim olabilecek mi? Aslında Ela'nın kendince haklı sebepleri var. Baran fazlasıyla çapkın bir adam ve bu yüzden Ela geçmişte yaşadığı yıkımı bir kez daha yaşamaktan korkuyor.

"Farkında mısın bilmem ama kader sürekli bizi bir araya getirmekten usanmış durumda. Amacım sadece ona birazcık yardımcı olmak."
E gel de karşı koy şimdi bu adama. Doğal olarak Ela da karşı koyamıyor ve kendini ona teslim ediyor. Ve aşkın, tutkunun, romantizmin yanı sıra komedinin de olduğu satırları okumaya başlıyoruz. O kadar güzel ilerliyor ki bir anda kendinizi 'lütfen lütfen bi olay çıkmasın hep böyle olsunlar' diye yalvarırken buluyorsunuz çünkü biliyoruz ki mutlaka bir olay çıkacak derken Baran'ın eskilerinden biri çıkıp geliyor. Ama yazarcığımız bu yetmez diye düşünmüş olacak ki Ela'nın geçmişinden de birini dahil ediyor hikayeye.

"Hala aklın onda mı? Belki de hala onu sevdiğini farkettin. Belki de sana dokunması eski günleri hatırlatmıştır. Belki ona olan kızgınlığından benimle birliktesin. Sana dokunması hoşuna mı gitti Ela? Hadi söyle, tekrar ona mı dönmek istiyorsun?"

Aferin sana Baran. Bundan daha fazlasını yapamazdın. Yapamaz mı dedim ben yok yok daha da beterini yaptı. (Orasını söylemeyeyim artık.) Her şey bir anda üst üste geldi. Resmen iki sayfada kıyamet koptu. 'Noluyor burda arkadaş' dedirtti insana. Baran bu olaydan sizce nasıl kurtulur? Tabi ki konusunda uzman olduğu ukalalıkla.

-"Beni delirtiyorsun."
+"Ben de sana deli oluyorum bebeğim."
-"Ben o manada söylemedim."
+"Sen bana ne söylersen kabulüm."

Ne tatlı bir adam pamuk pamuk
dediğinizi duyar gibiyim. Emin misiniz?

"Sakın Ela! Sakın ha o cümleni tamamlayayım deme. Kırarım çeneni."

'Aa ne kadar çirkin bir davranış' demeyin inanın bana Ela haketti.

Baran'ın ne kadar sinirli bir adam olduğunu biliyoruz. Tabi Ela da bile bile adamı kışkırtıyor. Aslında Ela'ya hak veriyorum. Çünkü yandığı kadar yakmak istiyor ki bu da tartışmalarını çıkmaza sokuyor. O kadar güzel sözler, diyaloglar var ki her birini yazmak istiyorum. Ama kitabı elinize alıp öyle okuyun istiyorum.

Ortalık bir süre duruluyor, Baran ve Ela'nın aşkı kaldığı yerden daha da büyüyerek ilerliyor. Bu aşkı okurken en sevdiğim şeylerden biri de olayların gerçek hayatta da yaşanabilecek olması.

Baran ve Ela'nın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Geçmişleri, onları bir türlü rahat bırakmamaktadır. E tabi Baran gibi tescilli bi çapkının geçmişinden sadece bir kişinin hortlaması imkansız.

"Geçmişimi değiştiremem Ela ama geleceğimde senin olman için her şeyi yapacağımı da biliyorsun."

Aslında sorun Baran'ın geçmişi değil. Ela'nın asıl kaldıramadığı şey Baran'ın ona yalan söylemiş olması.

"Bana asla yalan söyleme Baran, beni bu yüzden değil yalan
söylediğin için kaybedecektin!"

Yahu kadın sana ifade etti, bana yalan söyleme dedi sen niye inatla yalan söylersin ki. Bundan daha kötü ne olabilir ki dedim demez olaydım. Bir tarafta yalan, bir tarafta yanlış anlaşılmalar diğer tarafta ise hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir olay. Ve tabi ki ayrılık kaçınılmaz oluyor.

"Bana emanet bir aşkın var güzelim, nasıl yok olurum ki ben. Acı çekiyorum Ela, kalbine sahip çıkamadım ya ben artık ben değilim. Yüreğim ellerinde, aklım sende. Sen beni geri alsan da almasan da ben sana aitim."

Acıdan kahrol emi beter olasıca. İlk defa Ela'ya hakverdim başımıza taş yağacak.

"Ben hakettim sensizliği. Sonuna kadar haketmişken, hala seni sadece kendime isteyecek kadar bencildim."

Beter olsun mu demiştim ben yok yok olmasın yeter kıyamadım. Ele ve Baran'ın birbirlerinden ayrı
geçirdiği üç ay öylesine acı ki sanki ta derinlerinizde hissediyorsunuz bu kederi. Baran'ın ağzından dökülen o cümleler insanın yüreğini burkuyor. Ela'nın içinden kopup gelen düşünceler adeta canınızı yakıyor.

"Nefesim yerine koydum, seni soluyorum sadece, ömrüm deyip seni yaşıyorum her anımda."

Aslında bu yaşanan olaylar sayesinde bir nevi aşklarının büyüklüğü, sabırları, birbirlerine olan inançları sınanıyor. Bütün olanları atlatabilmeleri onları hakedilmiş bir huzura, aşka kavuşturacak benim gözümde. Tabi bu acı sonsuza dek sürmüyor. Çiftimiz nasıl barışıyorlar elbette bunu anlatmayacağım hatta sonuyla ilgili ufacık da olsa tüyo vermeyeceğim. Çünkü yazarımız öylesine tatlı bir son yazmış ki burada o sonu söylerek büyüyü bozmak istemiyorum. Son düşüncelerimi de söyleyerek artık yorumu bitirmeliyim bence. Kitabın kapağına, sayfalar
arasındaki o kalpli detaylara bayıldım. Hikayenin sıcaklığına, beni gerçekten büyülemesine bayıldım. Canım arkadaşımın kaleminin güzel olduğunu elbette ki biliyordum ve bunu benim dışımda herkesin öğrenmesi bana daha da gurur veriyor. Seninle gurur duyuyorum bitanem yüreğine, kalemine sağlık. Her daim başarılı ol. Sendeki bu güzel ışık hiç sönmesin, yolun açık olsun.